“İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUN TASARISI” SEMİNERİ
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) katkılarıyla “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı” Semineri 25 Nisan 2012 Tarihinde Ankara – Hilton Oteli’nde yapıldı. Seminere Liman-İş Sendikası adına Uzmanımız Emirali Karadoğan katıldı. Seminere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, TİSK yönetimi, Milletvekilleri, İşçi – işveren sendika temsilcileri, Akademisyenler ile çeşitli Kamu ve özel kurum temsilcileri katıldı. Oturum konuşmacıları: Oturum Başkanı TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler, konuşmacılar: Prof.Dr.Gülsevil Alpagut, Prof.Dr.Nurşen Caniklioğlu ve Prof.Dr.Tankut Centel
Seminerin açılış konuşmasını TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik yaptı. Konuşmasında Meclis Alt Komisyonunda bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısının artık çıkması gerektiğini dile getiren Kudatgobilik, Tasarının uygulanabilirliğinin de sorgulandığını ifade etti. Tasarının tüm işyerlerini, yani yaklaşık 1 milyon 400 bin işyerinin kapsanacak olması, yetersiz personel sorununu ortaya çıkaracağını belirtti. Bu nedenle bu yasanın da mevcut 50 ve üzeri işyerlerini kapsaması kriterinin korunması gerektiğini vurgularken, Tasarının yaklaşık 15 maddenin işverene cezai yaptırım getirmesini pek adil bulmadıklarını dile getirerek sözlerine son verdi.
Daha sonra söz alan ÇSG Bakanı Faruk Çelik, Çalışma Bakanlığı olarak yürüttükleri yasal faaliyetlere ve iş yoğunluğuna değindi. Çalışma yaşamını ilgilendiren yasal düzenlemelerin Meclisin Gündeminde olmasının ne kadar çok çalıştıklarının göstergesi olduğunu ifade etti. Bakan, ayrıca, Meclis Gündeminde buluna Toplu İş ilişkileri Yasası’na da değindi ve bu konudaki işçi ve işveren taraflarının tavırlarından yakındı. Hem hazırlanmasında, hem alt komisyonda görüşülmesinde, hem de Genel Kurula geliş sürecinde tarafların mutabık olduğunu, ancak gündeme alındığında da itirazların yükseldiğini belirten Bakan, bu kadar karşı oldukları bir metne neden mutabıklarmış gibi davrandıklarını anlayamadığını dile getirerek ve bir bakıma şikayet ederek, gerekirse bu safhada da görüşlerin alınabileceğini ve işçi işveren taraflarının mutabakatını beklediklerini ifade etti.
ÇSG Bakanı Faruk Çelik, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısını da 30 Hazirana kadar Genel Kuruldan geçirmeyi hedeflediklerini belirtti. Bakan, Bu yasanın büyük bir eksikliği gidereceğini ve tüm maddeler üzerinde görüşmeye hazır olduklarını ifade etti. Tüm işyerlerini kapsamalarındaki amacın gerekçesi olarak da, Türkiye’deki yaklaşık 1 milyon 400 bin işyerinin % 98’nin 1-49 işçi çalıştıran işyerlerinden, yani mevcut yasal mevzuatın dışında olmasını ve iş kazalarının %57’sinin de bu işyerlerinde meydana geliyor olmasını gösterdi. Bakan’a göre bu tasarının iki önemli özelliği var; birincisi, bütün çalışanları kapsam altına alıyor; ikincisi de önleyici ve iyileştirici bakış açısı var. Bu özelliklerin neticesinde de iş kazası ve meslek hastalıklarının minimize edileceğini savunarak sözlerini tamamladı.
Açılış konuşmalarından sonra, Seminer oturumuna geçildi. İlk konuşmacı Prof.Dr.Gülsevil Alpagut, “İşveren Yükümlülükleri ve Risk Değerlendirmesi” konulu sunumu yaptı. Alpagut, tasarının Anglo-Sakson bakış açısıyla çağdaş İş Sağlığı ve Güvenliği temelinde hazırlandığını belirtti. Tasarıda risk değerlendirmesine yer verilmesinin önemini vurgulayan Alpagut, ancak risk değerlendirmesi ile ilgili işlemlerin anlaşılabilir şekilde olmasının ve gerektiğinde işverenin kendisinin de risk değerlemesi yapabilmesinin sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Tasarı ile ilgili çekincelerini de dile getiren Alpagut, özellikle hekim ve uzman mevcudunun yeterli olmadığını, Tam Gün Yasası gibi engellerin de bunu desteklediğini belirtti. Ayrıca İşverenlerin de bir araya gelerek Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) kurabilmelerinin önünün açılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca sağlık raporu alma şartının sadece ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlar için şart koşulmasının diğer işçileri için sakınca oluşturacağının altını çizdi. Diğer yandan çocuk ve genç işçilerin ağır ve tehlikeli işlerden korunmalarına yönelik bir hüküm getirilmemiş olmasının büyük bir eksiklik olduğunu dile getirerek sözlerine son verdi.
Prof.Dr.Nurşen Caniklioğlu “İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi İstihdamı” konulu bir sunum yaptı. Caniklioğlu İSAGÜ ile ilgili müstakil bir yasanın olmasının ve tüm çalışanları kapsamı altına almasının isabetli olduğunu belirtirken, bu yasanın uygulanabilirliği konusundaki endişelerini de dile getirdi. Çünkü sanayiden olmasına bakılmaksızın 1 işçi bile çalıştırsa hekim ve uzman şartı getiriliyor. Caniklioğlu, mevcut sistemde 50 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinin kapsanmasına rağmen bu konuda hizmet verecek sertifikalı yeterli hekim ve uzmanın bulunmadığını, zaten toplamda Türkiye’de 80 bin hekimin bulunduğunu, üstelik bir de Tamgün Yasasının olmasının, her ne kadar tasarıda 2-3 yıllık bir geçiş süreci öngörülse de, bu yasanın uygulanabilirliğini şüpheli hale getirdiğini ifade etti. Örneğin küçük kasabalardaki küçük işletmeler iş güvenliği uzmanını ve hekimi nasıl temin edecek; kentlerden gelmesi, yol mesafesi İle birlikte ayrı mali yük getireceğini dile getiren Caniklioğlu, bu küçük işyerlerine hizmetin bakanlıkça verilmesinin doğru olacağını, ancak finansmanının kısa vadeli sigorta primlerinden karşılanmasının yanlış olduğunu, zaten belli bir denge üzerinde kurulu olan bu sistemden kaynak aktarılmasının sosyal güvenlik sistemine zarar vereceğini savundu. Ayrıca Tasarı’daki idari para cezalarının yüksek olduğuna da değinerek sözlerini tamamladı.
Son konuşmacı Prof.Dr.Tankut Centel, “İSG Denetim Sistemi ve Yaptırımlar” konulu bir sunum yaptı. İSAGÜ’nün ayrı bir yasa olarak düzenlenmesine katılmadığını belirten Centel, sağlık ve güvenlik konusunun başıboş bırakılmadığını ve mevcut çalışma mevzuatının konuyu karşıladığını savunurken, Türkiye’de her şeyin yasayla çözüleceği gibi yanlış bir görüşün olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca tasarının denetim konusunda yeni bir şey getirmediğini, İş Kanununun bu aynı denetim mekanizmasını zaten oluşturduğunu dile getiren Centel, Tasarını kontrol ve denetimi Bakanlığın çıkaracağı yönetmeliğe bırakmasının da Danıştay kararlarına aykırı olduğunu, Danıştay’ın bu tür düzenlemelerin Tüzüklerce yapılması gerektiği görüşüne aykırı davranılmasının da üst mahkeme kararlarının ihlali anlamına geleceğini ve yine böyle iptal işlemleri ile dolu bir sürece girileceği kaygısını dile getirdi.
Centel, işin durdurulmasına yönelik hükmün, madde gerekçesi ile uyuşmadığını, durdurmanın kapatmaya da yol açacağını ifade ederken, bu madde açısından bir geriye gidiş olduğunu savundu. Daha önce kapatma kararını 5 kişilik bir kurul verirken, şimdi sadece bir müfettişin bu kararı verebilmesinin yani, koskoca bir işletmenin bir kişinin görüşüne bırakılmasının ve sosyal tarafların burarlarda dışlanmasının sakıncalı olduğunu ifade etti. Ayrıca verilecek para cezalarının yüksekliğine de değinen Centel, Ortada yönetmelik olmamasına karşın yönetmelik ihlalinden bahsedilmesi ve idari para cezası gerektirmesinin “kanunilik ilkesi” ile bağdaşmadığı görüşünü dile getirdi. Bu tasarının ÇSGB’ye altından kalkamayacağı bir yük getireceğini ve sadece hukuki düzenlemelerle sorunların çözülemeyeceğini ve gerekli bilincin de oluşturulması gerektiğini ifade ederek sözlerini tamamladı.
Sonuç yerine:
1.Tüm İşyerlerini kapsaması açısından olumlu
2.Kanunun uygulanabilirliği, kapsam ve hizmet verecek personel açısından şüphelidir.
3.Belli bir sayının altındaki iş yerlerinin İSAGÜ hizmetleri devletçe yapılmalı ancak finansmanı SGK ‘dan karşılanmamalıdır.
4.Mevcut düzenlemelerin yanında pek bir yenilik getirmemiştir.
5.Yeterli Sertifikalı İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi ilgili sorunlar var.
6.İşverene getirilen idari para cezaları çok yüksek
7.Tüzüklerce yapılması gereken düzenlemeler, yönetmeliklere bırakılıyor. Bu durum Danıştay tarafından iptal ile sonuçlanacak davalara yol açacak.
8.İşyerinin kapatılması ve faaliyetlerinin durdurulmasına sosyal taraflarında yer aldığı bir kurul tarafından karar verilmelidir.
9.Risk değerlendirme işleminin açık hale getirilmesi –uygulama açısından- ve işverenlerin kendilerinin de yapabilmelerinin yolu açılmalıdır.
10.Çocuk ve genç işçilerle ilgili hükümler getirilmelidir.