TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ve EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) işbirliğiyle 09 Haziran 2012 tarihinde “İşçi Sağlığı ve Güvenliği Çalıştayı” düzenlendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı”nı görüşmek üzere gerçekleşen Çalıştay’a Sendikamızı temsilen uzmanlarımız Emirali Karadoğan ve Neşe Göçer katıldı.
EMO Hizmet Binası Konferans Salonu’nda gerçekleşen ve iki oturum halinde gerçekleşen Çalıştay’ın ilk oturumunda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Fişek , Ankara İşçi Sağlığı Meclisi Üyesi Dr. Celal Aydın, TMMOB Hukuk Danışmanı Av. Nurten Çağlar Yakış katılımcılara tasarı hakkında bilgi verdiler.
Ağırlıklı olarak İş Kazalarının önlenmesi ve İş Güvenliği Uzmanlığı Hizmetlerinden beklentilerinin konuşulduğu ikinci oturumda Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartal, İş Müfettişleri Derneği’nden Musa Demir, Elektrik Yüksek Mühendisi Mehmet Türkuçar sunum yaptı.
“Tasarı Ne Kadar Samimi?”
Prof. Dr. Gürhan Fişek 89/391 sayılı Avrupa Birliği İş Sağlığı ve Güvenliği Direktiflerinin uygulamaya koyulabilmesi için bir adım olarak hazırlanan yeni Yasa Tasarısının aslında 1995’teki İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarı ile temelde bir farkı olmadığını belirtti. Prof. Dr Gürhan Fişek yeni tasarıyla iş kazalarının sorumluluğunun yüklendiği İş Güvenlik Uzmanlarının rutin tutmak zorunda bırakılacakları kayıtlarla aslında bir anlamda işverenin sekreterliğini de yapacağını söyledi. Tasarının samimiyetinin sorgulanması gerektiğini vurgulayan Fişek, konunun İş Sağlığı Güvenliği başlığından çok daha geniş değerlendirilmesi gerektiğini, örneğin 4+4+4 sistemiyle artacak çocuk işçilerden, çocuk tutuklulardan veya Türk Hava Yollarındaki grev yasağından da bahsetmek gerektiğini söyledi.
“Uzmanlar ve İşçilere Yıkılan Sorumluluk”
Çalıştay’da söz alan ikinci isim Ankara İşçi Sağlığı Meclisi Üyesi Dr. Celal Emiroğlu İş Güvenliği ve Sağlığı Yasasında yapılmak istenen değişikliklerin nedeninin AB’nin 2005’te Türkiye’ye verdiği direktifler olduğunu söyledi. Emiroğlu, yeni oluşturulan yasada işyerlerinde yaşanan kazaların ve ölümlerin sorumluluğunun işverenlerden ve devletten ziyade İş sağlığı ve güvenliği uzmanlarına ihale edildiğini aktardı. Ayrıca işçiye “Çalışmaktan Kaçınma “hakkına benzer düzenlemenin olduğunu, ancak zaten hemen hemen hiç kullanılmayan bu hakkın işsizliğin bu kadar yoğun yaşandığı bir ortamda işçilerin en korktukları şeyin işsiz kalmak olduğunu göz önünde bulundurunca son derece anlamsız olduğunu belirtti.
“Uzmalar Kiralık İşçi Olacak”
İş Güvenliği ve Sağlığı Kanun Tasarısını hukuksal boyutuyla değerlendiren TMMOB Hukuk Danışmanı Av. Nurten Çağlar da İş Kazalarına dair sorumluğun İş Güvenliği Uzmanlarına yıkılmaya çalışıldığına vurgu yaparken, uzmanların bağlı bulunacakları otorite baskısı altında yapacakları değerlendirmelerde bir hayli zorlanacaklarını, hatta kiralık işçi durumuna düşeceklerini söyledi. Kendileri de bağlı çalışan durumundayken nasıl bağımsız bir şekilde diğer çalışanların haklarını savunacaklarını soran Av. Çağlar, İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kanunlarında yapılmak istenen değişikliklere sadece TMMOB ve TTB’nin direnç gösterdiğini özellikle sendikaların duruma sessiz kaldıklarını ifade etti.
“Önemli Olan Felsefesi”
İkinci oturumda tasarının farklı perspektiflerle değerlendirilmesi dikkat çekerken ilk yorumcu İş Müfettişi Musa Demir oldu. Demir oluşturulmaya çalışılan kanun için karamsar bir yaklaşımın egemen olduğunu söylerken aslında olumlu tarafları olduğunu vurguladı. Taşeronlaşmanın ehlileştirildiği takdirde aslında doğru bir şey olduğu, denetim konusunu piyasalaştırmadan çözmenin başka yolu olmadığı, medyanın iş kazalarını istediği şeklinde söylemleriyle salondan tepki alan Demir, yanlış anlaşıldığını söyleyerek “Önemli olan işin felsefi yanı” dedi.
“İş Sağlığı da Güvenliği de Örgütlenmeden Geçer”
Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartal konuşmasına İş Sağlığı ve Güvenliğiyle ilgili yapılacak her talebin ancak örgütlü bir güçle karşılık bulabileceğini söyleyerek başladığı konuşmasında, bunun aslında bir sınıf mücadelesi olduğunu vurguladı. İşverenin alabileceği çok küçük önlemlerin bile yoksunluğu halinde can alabildiğini belirten Kartal, yaşanılan ölümlerde bölgedeki müftülerin bile halkı kaderciliğe itip sessiz kalmaları için kullandığına dair örnekler verdi. Kartal örgütlenmenin güvencesiz çalışma ortamlarında çok daha faz la filizlendiğini ifade ederken, işverinin hak talep eden işçilerle, işini kaybeden işçileri karşı karşıya getirdiğini söyledi.
İkinci oturumun üçüncü konuşmacısı Elektrik Yüksek Mühendisi Mehmet Türkuçar ise İş Sağlığı ve Güvenliğinde en önemli konunun İşçiye verilecek eğitim olduğunu belirtti ve yurtdışındaki meslek eğitime dair gözlemleri anlattı. İşçilerin de zaman zaman ihmalleri bulunduğunu söyleyen Türkuçar, İş Güvenliği Uzmanlarının tespitlerinin hayati önemine dikkat çekti.
Çalıştayın sonlarına doğru gerçekleşen soru cevap kısmında konuşmacılar katılımcıların sorularını yanıtladı. Daha çok Elektrik Mühendislerinin bulunduğu salonda söz alan Sendikamız Uzmanlarından Emirali Karadoğan Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin aslında 2008 yılında yasaya girdiği ve piyasalaşmaya zaten başladığını, bunun yeni bir gelişme gibi gösterildiğini, bu konuda bugüne kadar ciddi bir çaba sarf edilmediğini ifade etti. Karadoğan’ın Çalıştayın son kısmındaki forum bölümünde ise İş Kazalarının Genel Sebeplerine bakıldığında İşverenlerin almaları gereken ancak alınmayan önlemlerin karşımıza çıktığı, bu nedenle İş Güvenliği ve Sağlığı Eğitimlerinin işçilerden ziyade işverenlere verilmesi gerektiği şeklindeki önerisi salonda olumlu karşılandı.